İncelemeler
Okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler hakkındaki düşüncelerim.

Üç Renk: Kırmızı
Trois couleurs : Rouge
yönetmen Krzysztof Kieślowski
99 dk
Sahnelerde kaybolduğumuz etkileyici bir filmdi. Emekli bir yargıçın içinde ukte kalan şeyleri genç bir kadın üzerinde hayata geçirdiği orijinal bir senaryoydu. Başrolümüzdeki kadın karakter hariç oyunculukları pek sindiremediğim bu filmde yer yer sıkılsam da sinematografik açıdan bir şaheser ortaya çıkaran yönetmen beni filme bağladı. Bir üçlemenin son parçası olduğunu sonradan öğrendiğim bu film belki üçlemeyi sırayla izlesem bende daha büyük bir etki bırakabilirdi.

Frances Ha
Frances Ha
yönetmen Noah Baumbach
86 dk
Sıcak ve eğlenceli bir New York filmi. Rolünü yaşayan bir aktrisin sunumuyla hayatına dahil olduğumuz Frances bize siyah beyaz kadrajın ardında bazen parasızlığı bazen umudu, azmi bazen de hayata pozitif bakmayı gösterdi. İzlemesi keyif veren, kimi zaman gülüp kimi zaman üzüldüğüm, beni empati yapmaya zorlayan etkileyici bir filmdi. Thank you Frances, I love you.

Paris, Texas
Paris, Texas
yönetmen Wim Wenders
146 dk
Geçmişiyle yüzleşen bir baba, yolculuk, aşk. Çok güzel sahne tasarımları olan, mükemmel oyunculuk ve müzik ile harmanlanmış güzel bir senaryo. Gidenler neden gitmiştir, neden kalanlardır asil terkedenler sorularının yanıtı olabilecek film

Sararmış Yapraklar
Kuolleet Lehdet
yönetmen Aki Kaurismäki
81 dk
Hemen gel. Sefalet içerisinde alevlenmeye çalışan bir aşk ve hayattan son bir alacağı olduğuna inanan iki aşık. Mükemmel müzik seçimleriyle ilerleyen ve mizah'ı oldukça etkili ama hiç de gözümüze sokmadan kullanan çok sıcak bir aşk hikayesi. Kavuşmaya çalışan iki aşığı anlatan klişe bir film gibi değil, bunu oldukça orijinal bir şekilde işleyen bir filmdi. Fakirlik, alkolizm ezilme ve savaşın yarattığı kasvetli evrene oyunculuklar kasvet katma konusunda oldukça başarılılardı.

Mükemmel Günler
Perfect Days
yönetmen Wim Wenders
125 dk
Başrol karakterimiz - olağanüstü bir oyunculuk sergileyen aktörümüz-, anlaşılan o ki ailesi oldukça zengin olmasına rağmen basit bir hayat süren ancak bu hayatta da en küçük detayların hakkını veren birisi. Yaptığı işi mükemmel yapan, hayatını basit bir planlama üzerinden devam ettiren minimal bir karakter. Doğası gereği oldukça durağan bir film ancak gerek vermek istediği ders ve bunu sunuş biçimi, gerekse mükemmel bir başrol oyunculuğuyla birlikte kendini izleten, müziğin de ön planda olduğu güzel bir filmdi.

Baba
The Father
yönetmen Florian Zeller
93 dk
Yönetmen bizi 90dk boyunca bir hastanın beyninin içerisinde yaşattı. Mükemmel kurgulanmış bir filmdi. Hopkins'in olağanüstü oyunculuğunun bizi bu beynin içerisindeymiş gibi hissettirmesinde çok büyük payı var. Bir bunak babanın ölmüş beyninin içerisinde bir oraya bir buraya savrulup durduk. Gerek mekan kullanımı gerekse sahne geçişleriyle film bizi her an içerisinde tutmayı başardı. Kimi zaman dram, kimi zaman komedi kimi zaman da ters köşe sahnelerin birbirine uyumu bu filmi bir şahesere dönüştürüyor.

Sürüklenen Bulutlar
Kauas pilvet karkaavat
yönetmen Aki Kaurismäki
95 dk
Eğlendirmeye mi çalışıyorsun kahretmeye mi? Büyük bir kısmı 'requiem for a dream' rahatsız ediciliğinde devam eden, güzel oyunculuklarla bizi sefaletin bir parçasıymış gibi hissettiren etkileyici bir filmdi. Filmin bize verdiği duygu kopkoyu bir gri olsa da sahnelerdeki renkler oldukça güzel yerleştirilmişti. Film her ne kadar rahatsız ediciliğiyle ön planda olsa da sıkça başvurduğu mizah kalemini de izleyene olması gerektiği kıvamda gösteriyor. İçerisinde olduğumu hissettiğim başarılı bir İskandinav filmiydi.

Kutsal Örümcek
Holy Spider
yönetmen Ali Abbasi
118 dk
Eğer Amerikan sinemasına aşina bir şekilde bu filmi izlemeye çalışırsanız hikayenin kurgusu sizi alabora edebilir. Vermek istediğini her sahnede açık açık veren başarılı bir cinayet filmiydi. Özellikle son kısmıyla gerek yaşadığımız coğrafyanın verdiği gerekse daha önceki film izleme tecrübemizin getirdiği bazı alışkanlıkları yıkmayı başarabildi. Kusursuz olmasa da etkili oyunculuklar da bizi filmin aksiyonundan hiç koparmadı.